23 Ağustos 2012 Perşembe

HIRVATİSTAN

Hırvat  Hava yollarının Q400 model uçağı ile tıngır mıngır Zagreb'e 2 saatte yollandık. http://www.weby.ch/fotos/airlines/croatia-airlines.php?P=17


Çoklu uçuş seçmiş olmamız sebebiyle Zagreb Havalimanı'nda yarım saat beklemenin ardından Split'e doğru yola koyulduk. İç uçuş imkanı tanıması ve daha hesaplı olması sebebiyle Croatia Airlines Hırvatistan yolculuğunuzda bizce tercih edilmeli. Ancak naçizane tavsiyemiz o küçük uçağın büyük klimasının sizi dondurmaması sebebiyle yanınıza kalın bir şeyler almanız.
http://www.weby.ch/fotos/airlines/croatia-airlines.php?P=17


Split'e geldikten sonra çevre şehirlere yapacağınız seyahatleri planlamanız için Split Otobüs İstasyonu'na ait http://www.ak-split.hr/EN/vozni.red/index.html sayfasından yararlanabilirsiniz. 



Yok biz kara yolculuğu yapmayı planlamıyoruz, işimiz gücümüz çevredeki adalar diyorsanız tekel kuruluş Jadrolinija'dan yararlanabilirsiniz. 
http://www.jadrolinija.hr/default.aspx?dpid=1304
Ben araba kiralamayı düşünmüyorum ve hızlı seyahat etmek istiyorum diyenler ise Kapetan Luka'yı tercih etmeliler.
http://www.krilo.hr/en/sailing_schedule.html#

Zagreb'de yapacağınız yolculuklarda da Zagreb Otobüs İstasyonu'na ait sayfadan yararlanabilirsiniz. http://akz.hr/default.aspx?id=260

Dalmaçya kıyılarındaki seyahatlerinizde eşinize dostunuza hediyelik eşya almak istiyorsanız Aqua mağazaları kanımızca doğru tercih olacaktır. Her ne kadar gittiğimiz her şehirde bir Aqua mağazası görmemiz sebebiyle Bayan Pek Yer'de antipati uyandırmış ise de ev aksesuarları ve hediyelik eşya konusundaki çeşitliliği ile herkesi memnun edecektir.
http://www.aquamaritime.si/en/index.html


Şayet ben abur cuburu seviyorum ve farklı tatlar arıyorum diyorsanız Split'e gelmişken lavantalı çikolata yemek isteyenler Nadalina mağazasına uğramalılar.
http://www.nadalina-cokolade.com.hr/
Zagreb'de ise Hırvatların ünlü markası Kras'ın mağazaları sıklıkla görülmekte.
http://www.kras.hr/index.php?l=en


Adriyatik kıyılarına kadar gelmişken ve yol üzerinde yer alan üzüm bağlarını görenler şarap almadan gitmem diyeceklerdir. Kırmızı şarap severler Dingac'i beyaz severler ise Posip'i değerlendirmeliler. Çeşitli meyvelerden yapılan brendiler de tatlı içki severlere hitap etmektedir. Misal Bayan Pek Yer armut aromalı Kruskovac'ın tadını unutamamaktadır. Maraska ve Badel brendi konusunda tercih edilmelidir.
http://www.maraska.hr/proizvodi/grupa-1-strong-alcoholic-drinks
http://www.floxwines.com.au/products/index_manufacturers.php?manufacturer=Badel%201862


İçecek sert bir şeyler arıyorum diyenler ise Rakija'yı denemeliler. Adında raki kelimesi sizi yanıltmasın, her türlü meyveden üretilmekte rakija.
http://en.wikipedia.org/wiki/Rakia





Hırvatların diğer markaları hakkında fikir sahibi olmak için başvurulacak adres:
http://en.wikipedia.org/wiki/Croatian_brands









Kim 500 milyar ister programında da sorulan Hırvatların kravat denen aksesuarı bulmaları Hırvatistan'da ticari bir meta haline gelmiş durumda. Bu ticari metadan yararlanmak isteyen baylara önerimiz http://www.croata.hr/
Merak edenlere okumaları önerilir. http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/214998.asp







12 Ağustos 2012 Pazar

ZAGREB



"Akşam olur mektuplar hasretlik söyler, 
              Zagreb radyosunda Lili Marlen türküsü"

Zagreb terminalde bulunan gazete bayiinden aldığımız tramvay bileti ile hostelimize doğru yollandık. 6 durağın ardından 3 dakikalık bir yürüme ile Meduliceva caddesi üzerindeki "Hobo Bear Hostel'e" ulaştık.

Son derece konuksever ve iyi bir İngilizce'ye sahip olan hostel görevlisinden akşam için aldığımız tavsiyeler sonucu kendimizi Zagreb'in İstiklal'i olarak tanımlayabileceğimiz "Tkalciceva"'da soluğu aldık. Sağlı sollu barlar, kafeler ve restoranlardan oluşan bu sokağı şöyle bir tavaf ettikten sonra homurdanmaya başlayan Bayan Pek Yer'in karnını doyurmak adına tavsiye edilen restoranları keşfe çıktık.


Mesnicka üzerindeki "Stari Fijaker" yaş ortalaması olarak Huzurevi statüsünde olunca tekrar Tkalciceva'ya dönüp "Agava"ya bakmaya karar verdik. Son derece cezbedici görünen bu yer lüks görünümü ile bütçe açısından bizi korkuttu, malum tatilimizin son günündeydik ve bunu daha ertesi günü de vardı. Ardından kendi birasını üreten ve Zagreb mutfağında başarılı olduğu söylenen "Mali Medo'ya" yöneldik; ancak açık havada boş yer bulamadık. Sonuçta  biz de Skalinska'da bulunan her bütçeye ve her damak tadına seslenen "Nostromo'da" karar kıldık. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu etkisinde kalan Zagreb'de biz de şnitzel ve sosis yemeyi tercih ettik o kadar deniz mahsulü üstüne.

Büyük bir heyecan ile satın aldığım Hajduk t-shirtümü hemen üstüme geçirmiştim ama mutluluğumun kısa süreceğini kim bilebilirdi. Splitli olduğunu söylerken gurur duyan Nostromo garsonu yine de Zagreb sokaklarında bu şekilde dolaşmamamı bana salık verdi ancak kendisini fazla ciddiye almadım.

Restorandan ayrıldıktan sonra Opatovina üzerindeki "Tolkien's House'da" demlenmeye karar verdik. Ancak siparişleri vermemizle beraber ikinci uyarıyı almam bir oldu. Sonuçta Bay Gezer'in hostele dönmesine imkan yoktu o da çareyi t-shirtü ters çevirerek giymekte buldu.


İthal bira severlerin Tolkien's House'da çok güzel vakit geçireceğine eminim. Belçika, Çek, Alman, İrlanda biralarının yanı sıra dünyanın dört bir yanından gelen diğer markalar da son derece ilgi çekici. Bununla yetinmeyenler Tkaliceva üzerindeki "Oliver Twist"e de göz atabilirler. Fakat bizim aklımız kendi birasını üreten Mali Medo'da kalmıştı. Ülkemizde dark bira çeşidi pek olmadığından kendimizi Bayan Pek Yer ile dunkel olarak geçen biralara verdik ve pek memnun kaldık.


Sabah erkenden eşyalarımız toplayıp haritanın bize sunmuş olduğu rota doğrultusunda öncelikle kendimizi Upper Town'a attık. Rotada Zagreb Katedrali'nden sonra Zagreb Pazar'ı yer almaktaydı. Bayan Pek Yer'i "Dolac" denen bu sebze-mevye pazarına tekrar uğramak taahhüdü ile ikna ettikten sonra şehrin yukarısına doğru tırmandık. 



Yolumuza ilk çıkan Stone Gate, Zagreb halkı için mucizevi ve kutsal bir mekan. Bu açık hava mabedinden geçtikten sonra hemen soldaki ilk souvenir dükkanında genç Hırvat sanatçılarının hediyelik eserlerini görme ve Bayan Pek Yer'in yoğun ısrarları sonucu bir tanesine de sahip olma imkanımız oldu. Aynı yol üzerinde Zagreb'in ilk eczanesi bulunmakta.


Ardından dünyanın en şeker müzesi olarak adlandırabileceğim Museum of Broken Relationship'i gezdik. Dünya'nın dört bir yanından eserlerin yer aldığı bu küçük müzede Türkiye'den de eserler görmek bizi çok sevindirdi. Güzel bir fikirden nasıl sevimli ve yaratıcı bir mekan yaratılabildiğinin göstergesiydi müze.



Sonra ise son derece sevimli çatısı ile St. Mark's kilisesi karşılıyor bizi. Ufak bir Hırvat tarihini yansıtan çatısı ve mozaik yapısı ile gönlümüzü fetheden bu kiliseden sonra haritamız bizi Lower Town'a doğru yönlendirmeye başladı.



 

Avrupa Şampiyonası maçlarının büyük ekranda izlendiği Jelacica Meydanı'ndan başlayan aşağı şehir turumuz, Nikola Tesla cadddesi ve Mareşal Tito meydanları ile devam ederken cadde üstünde Hırvat Ulusal Tiyatrosu, Mimarlık Müzesi, El Sanatları Müzesi ve Botanik Parkı'nı görme imkanı sağladı. Fakat sınırlı süremiz sebebiyle hiç pas vermeden yolumuza devam ettik. Zagreb İstasyonu ve Tomislavov Meydanı üzerinden tekrar başladığımız yere 
döndük.








Dolac'ta yaptığımız yöresel sucuk ve kuru et alışverişi ve Green Market'ta ufak bir gezintinin ardından bavullarımızı almak üzere hostelimize doğru yola çıktık. Şehrin hayli uzağında yer alan modern sanat müzesini görememenin üzüntüsü eşliğinde otobüs terminalinden kalkan havalimanı servisi ile Pırpır uçağımıza doğru yol aldık.





Not: Zagreb'i Pazar günü gezmemiz sebebiyle bir çok mekan kapalıydı, örnek ünlü dondurmacı Vincek. Buna Upper Town'da yer alan küçük galerileri ve Zagreb fünikülerini de dahil etmek gerekir.





Ufak bir tespit olarak, bir çok ayakkabı mağazasının yer aldığı Zagreb'de kadınlar için ayakkabı büyük bir tutku.


Genel olarak Zagreb hakkında görüş sahibi olmak için: http://wikitravel.org/en/Zagreb
Zagreb'de neler oluyor bilgi sahibi olmak için: http://www.zagreb-touristinfo.hr/?l=e
Basketbol tutkunları ve Drazen Petrovic severler için: http://www.cibona.com/ 
Merkeze çok yakın olan ve memnun kaldığımız hostelimiz: http://www.hobobearhostel.com/home/
Bahsettiğimiz Tolkien's House: http://www.fantasy.hr/
Kendi birasını üreten lokal lezzet arayanların adresi olan: http://www.pivnica-medvedgrad.hr/index-eng.html
Kapalı olan pastane Vincek: http://www.vincek.com.hr/en/home/
Modern sanat müzesi: http://www.msu.hr/#/en/
Dünyanın en kısa füniküleri: http://en.wikipedia.org/wiki/Zagreb_Funicular







9 Ağustos 2012 Perşembe

PLITVICE


Split'ten kalkan ilk otobüs ile Plitvice yollarına koyulduk. Bavulları yerleştiren, otobüs içerisinde biletsiz yolculara bilet kesen ve üstüne de aracı kullanan multi-fonksiyonel şoförümüzün emeği takdire şayandı; fakat bagaja bavul koymaktan ücret alması içimi burkmadı değil. Bu sebeple de Bayan Pek Yer'in ufak mavi çantası 5 saatlik yolculuğunu bizimle tamamladı. 


Otobüs konusunda yolculuğumuzun başından beri şanssızdık ancak bu sefer seyahatin uzun sürecek olması otobüsün kalitesini arttırmıştı. Bavul için ücret ödenmesi sebebiyle her yerimizden çantalar sarkmaktaydı. Yolculuğun bitmesine yarım saat kala şoförlerimizin mola vermesi de bizi iyice şaşırttı. Artık Plitvice'ye vardığımızı düşünürken iki ayının kafeslenmiş olduğu 80'lerden kalma bir tesiste mola vermek durumunda kaldık. 08:30'da başlayan yolculuğumuz da bu sebeple 13:30'da noktalanmıştı.

Otobüsün bizi bıraktığı ana yoldan sırtımızda çantalarla parkın girişine doğru yollandık. Bir yandan bavulları nereye bırakacağımızı düşüne duralım biz yokuş aşağı iniyorduk. Parkın gişesine geldiğimizde akşam Zagreb'e dönüş otobüsünün 17:45'te olduğunu (Park 20:00'da kapanmakta) ve bavulları da yukarıda yer alan otellerin kasalarına bırakacağımızı öğrenmenin hüsranını yaşadık ve geldiğimiz yolu geri yürüdük.

Bu arada eklemeden geçemeyeceğim. Artık öğrencisi olmasam da sakladığım üniversite pasosunun avantajlarından Hırvatistan'ın her yerinde yararlandım. Gezdiğimiz tüm müzelerde, doğal parklarda ve bazı yolculuklarda öğrenci indirimi sağlamakla kalmadım, otelin lockerinda bile bavulumuzu bırakırken "ama ben öğrenciyim" diyerek tatil bütçesine katkı sağladım.


Bavulumuzu bırakıp parkın kapısına geldiğimizde saatlerimiz 14:00'ü gösteriyordu ve gezecek sadece 3.5 saatimiz vardı. Bayan Pek Yer ile eldeki süreye bakarak parkın batı kısmını gezmeye karar verdik. Doğu kısmının yer aldığı rotalar 5-6 saat sürdüğü için bu şekilde bir  karar almak durumunda kaldık. Şu an tarif edemeyeceğim ama aşağıda linkini verdiğim araçlarla göllerin en üst rakımına tırmandık.


Krka'dakine benzer tahta patikalar ve toprak yollar ile şelalelerin, göllerin, sazlıkların arasından Plitvice'nin doğal güzelliklerini yakından görme imkanını bulduk. Güzel panoramaya sahip olan yerlerde bankların bulunması da manzara eşliğinde dinlenme olanağı tanıyordu. 


Krka'da yoğun doğa güzelliğine maruz kalan Bayan Pek Yer, Plitvice'de aşırı yüklenme sebebiyle bir süre arıza verdi. Ancak kendisi haksız sayılmazdı. Şayet ben Peter Jackson olsaydım Yüzüklerin Efendisi'ni çok net burada çekerdim. Fakat hep Plitvice'yi övdük burada Krka'nın hakkını Krka'ya verelim. Plitvice'de nehre, göle girmek, suya temas etmek ve bir sürü şey yasak. Bu sebeple de Bayan Pek Yer ara ara, gizli gizli elini kolunu nehrin serin sularına sokmadı değil. Dilini, huyunu bilmediğimiz ülkede beni büyük risk altına sokan Bayan Pek Yer'i de bu blog aracılığı ile kınıyorum.





2-3 saat süre biçilen turumuzu biz 2.5 saatlik bir sürede tamamlayınca bir bira ile kendimizi ödüllendirmeye karar verdik. Malum sırtımızda bavullarla bir yokuş bizi beklemekteydi. Bir süre dinlendikten sonra otele gidip bavulumuzu aldık, otelin souvenir dükkanından da alışveriş yapmayı eksik etmedik. Oradan da vakitlice durağımıza doğru yola koyulduk.



İngilizce bilmeyen tam gaz araç kullanan otobüs şoförümüz eşliğinde Slunj ve Karlovac üzerinden 20:00 gibi Zagreb terminale vardık.
Plitvice resmi sitesi: http://www.np-plitvicka-jezera.hr/en/
Plitvice'de konaklama için parka en yakın oteller tercih edilmeli, Hotel Plitvice, Hotel Jezero, Hotel Bellevue.

6 Ağustos 2012 Pazartesi

SIBENIK-SKRADİN-KRKA



Her ne kadar Split'teki turist info Krka Ulusal Parkı'na aracımız olmaması sebebiyle turizm ajansları ile gitmemizi salık verse de maceracı ruhumuzu dinleyerek kendimizi bir anda Sibenik yolunda bulduk. Split'ten direk Krka'ya ulaşım olmaması sebebiyle bölgenin diğer önemli liman kasabası olan Sibenik'e uğramak zorunda kaldık. Krka'ya kalkan otobüs saatinin varışımızdan 1.5 saat sonra olmasını fırsat bilerek Bayan Pek Yer ile hızlandırılmış Sibenik turuna başladık.

Bölgede gördüğümüz diğer şehirler gibi beyaza batırılmış olan Sibenik sanki bir Ceneviz kolonisini andırmaktaydı. Kısıtlı vaktimiz boyunca St. James ve St. Barbara kiliselerini ve belediye sarayını en azından görebilme imkanımız oldu. Bayan Pek Yer her dakikanın hakkını vermeye çalıştığından, onu takip etmek çok zordu. Kendisi öncü kuvvet olarak önden kopup giderken ben elimde makine uzak doğulu turist gibi dolanıyordum. Neyse ki postanenin yanındaki küçük dondurmacı "calimero" ile serinleme fırsatı bulduk Krka yolculuğu öncesi.







Tito zamanından olmasa da en azından iç savaşı gören bir otobüs ile yarım saatlik Krka yolculuğumuz başladı. Otobüs bizi ulusal parkın giriş kapısı olan Skradin isminde ufak bir kasabaya bıraktı. 1 saat sonra kalkacak bir teknenin bizi ulusal parka götüreceğini öğrenince neden Skradin'i de gezmiyoruz diye kendimize sorduk. 






Bu kadar bekleme yapmamız ve Sibenik'e dönüş otobüsümüzün 17:45'te kalkacak olması sebebiyle Krka'da çok fazla vakit geçiremedik. 1-1.5 saat süren nehir üzerine döşenmiş ahşap patika vasıtasıyla Skradinski şelalelerini yakından gördük, ancak ekstra ücret ödenip binilen tekne yolculuğu ile nehrin derinlerini görme imkanımız olmadı.


Fakat dibin dibin geçtiğimiz şelaleler ve bölgenin doğası geç ulaşmamız konusunda bizi üzmedi çünkü gördüklerimiz yeterince doyurucuydu. Hızlı turumuzun sonunda kendimizi nehre atarak doğal kaynak suyunda yüzmek ise bambaşka bir tecrübeydi. Deniz tuzu denen varlığın olmaması sebebiyle kaldırma kuvvetinden nasibini almayan nehirde yüzmek zordu ama bir o kadar da zevkliydi. Çünkü tam Şelalenin dibinde yüzüyorduk.

Ulusal park kenarında konuşlanmış bölgenin yerlilerinin sattığı yemişlerden almanızı tavsiye ederiz böylece en azından açlığınızı bastırmış olursunuz. Ziyaretçilerin yemek yiyebileceği bir restoran bulunmakta ise de Hırvatistan ortalaması üstündeki fiyatları dudak uçuklatıyor..

Sibenik yolunda terminalde yolcu bıraktığımız Trogir de ilgimizi çekti ancak gün sıkıntısı sebebiyle bu şehre gereken ilgiyi gösteremedik. Tatil programı yapanlara tavsiyem araç kiralamaları ve Krka'ya gidiş ve dönüşte Sibenik ve Trogir'i de görmeleri.

Basketbol severlere ek bilgi, Hırvatların efsanevi basketbolcusu Drazen Petrovic Sibenikli.

Trogir hakkında: http://www.trogironline.com/ 
Biz bu ülkeye ulusal park mı görmek için geldik diyenlere Sibenik yakınlarında bir başka alernatif ancak Krka'dan farkı yeşilden ziyade maviyi sevenleri cezbetmesi: http://www.kornati.hr/eng/

5 Ağustos 2012 Pazar

KORCULA




Korcula'ya gidebilmek için önce adanın diğer kasabası olan Vela Luka'ya uğramamız gerekti. 3 saat süren feribot yolculuğunun üstüne Tito zamanından kalma bir otobüse bindik. Havalandırma sisteminden bihaber aracımızla Emir Kustrica filmlerinden çıkma köyleri geçerken terlememiz durmak bilmiyordu. 1 saat süren ıslak seyahatimiz Korcula otobüs terminalinde noktalandı. Konaklama konusunda rezervasyon yapmamış olmamız sebebiyle terminalde bizi bekleyen teyze ve amcalardan faydalanmamız gerekiyordu. Bayan Pek Yer'in gözünün tuttuğu bir amcanın peşine takıldık ve şehir merkezindeki odamıza yerleştik. 


Gündüz gözüyle şehri görmek isteyen Bayan Pek Yer geç kaldığımızı düşünerek telaşlanmıştı. Hızlı adımlarla şehri hemencecik tavaf ettik. Boş yere panik yapmışız, bir saatte şehrin tüm sokaklarını arşınlamıştık. Bunun üstüne artık denize girmeyi hak etmiştik. 
Deniz o kadar berrak ve çekiciydi ki plaj arama gereksinimi duymadan bir iskeleden kendimizi denize attık. O kadar yola değmişti doğrusu. Bunun üstüne bir de şahane bir yemek yedik mi bizden mutlusu yoktu.




Deniz kenarındaki restoranlara prim vermeden ara sokakta yer alan adanın meşhur restoranı  Konobo Mareta'da yerimizi aldık. Midye buzara ve karides siparişi verdik ve gelenler Bayan Pek Yer'in başını döndürdü. Karidesi soya sosunda tavada kızartmışlardı ve bu versiyonu inanın hepsinden lezzetliydi. Sahildeki restoranlara yüz vermemekte çok doğru bir karar vermişiz.



Surlarla çevrili Korcula şehri Marco Polo'nun memleketi. Korculalılar da bu büyük kaşifi turistik bir meta haline getirmişler, küçücük adanın her yerinden M.P.'ye ait souvenir dükkanları pırtlamakta. Ancak şehirde M.P. kadar önemi olan diğer şey ise Moreska kılıç gösterileri. Ha biz gidip izlemedik o yüzden de izlenimlerimizi iletemiyoruz. Aynı durum adanın meşhur pastanesi Cukarın için de geçerli. Biz tadamadık çok şey kaçırdık mı bilememekteyiz.


Bizim asıl ilgimizi çeken ise şehrin küçük sanat galerileri. Özellikle sur içindeki turist info ofisine inen merdivenlerin başında yer alan Vapor Galeri. Genç Hırvat sanatçılarının eserleri ilgimizi çekti ama nakit sıkıntısı sebebiyle koleksiyonumuza herhangi birini ekleyemedik. Özellikle Tisja Kljakovic'inkilere bayıldık.



Not: Dalmaçya kıyılarında başka bir ada olan Mljet de buralara kadar gelindiğinde görülmeli. Doğa tutkunları bu adada yer alan doğal parkı mutlaka görmeli.

Ada hakkında fikir sahibi olmak için: http://www.korculainfo.com/

Konobo Mareta'yı yakından görmek için: http://www.konoba-mareta.com/
Yemeden döndüğümüz pastane: http://www.tasteofcroatia.org/traditional-produce/pastry-shop-cukarin-traditional-korcula-sweets/
Mljet: http://www.mljettravel.com/national-park.html
Moreska hakında bilgi sahip olmak için: http://moreska.hr/?lang=en
Ahşap kullanımına hayran kaldığımız Tisja'nın eserlerine bakış: http://www.galerija-itea.com/zagreb/galerija/autor/tisja-kljakovic/image/390